ESO’nun Şili’deki La Silla Gözlemevi’nde bulunan HARPS tayfölçeri ile yapılan gözlemlerde cüce gezegen Ceres özerindeki parlak noktalarda gerçekleşen beklenmedik değişimler gözler önüne serildi. Yeryüzünden gözlendiğinde bir ışık noktasından fazlası olmasa da, bu ışık üzerinden yapılan ayrıntılı çalışmayla Ceres’in sadece kendi etrafındaki dönüşüyle beklenen değişimler değil, aynı zamanda gün içinde parlaklığı artan noktalar ve diğer değişimler de gözlendi. Bu gözlemler parlak noktalardaki maddelerin uçucu olduğunu ve güneş ışığının ılık parıltısıyla buharlaştığına işaret ediyor.
Ceres, Mars ve Jüpiter arasında bulunan asteroid kuşağındaki en büyük nesne olup, cüce gezegen sınıfına alınan tek üyedir. NASA’nın Şafak uzay aracı bir yıldan uzun bir süredir Ceres’in yörüngesinde dolanmakta ve yüzeydeki ayrıntıları görüntülemektedir. En şaşırtıcı gözlemlerden birisi de oldukça parlak noktaların keşfi olup, bu bölgeler çevrelerindeki karanlık yerlere göre çok daha fazla ışık yaymaktadırlar [1]. Bu noktalardan en göze çarpanı Occator kraterinin içinde yer almaktadır ve Ceres’in diğer asteroid komşularına göre çok daha aktif bir dünya olabileceği izlenimi uyandırmaktadır.
Şili’deki La Silla Gözlemevi’nde bulunan ESO 3.6-metre teleskopu üzerindeki HARPS tayfölçerinin kullanıldığı yeni ve oldukça hassas gözlemler sayesinde sadece Ceres’in kendi ekseni etrafındaki dönmesiyle meydana gelen noktasal değişimler değil, aynı zamanda bu noktaların gün içerisinde güneş ışığı ile buharlaştıklarını gösteren diğer değişimlerde bulundu.
INAF–Trieste Gökbilim Gözlemevi’nden yeni çalışmanın yürütücüsü Paolo Molaro hikâyenin geri kalanını şöyle tamamlıyor: “Şafak uzay aracının Ceres üzerindeki gizemli parlak noktaları ortaya çıkarmasıyla, hemen Yeryüzü’nden yapılabilecek olası ölçümler aklıma geldi. Ceres kendi etrafında döndükçe üzerindeki noktalar da Dünya’ya yakınlaşmakta ve sonra uzaklaşmaktadır ki bu da yansıyarak Dünya’ya ulaşan güneş ışığının tayfını etkilemektedir.”
Ceres kendi etrafındaki bir turunu dokuz saatte tamamlamaktadır ve hesaplamalara göre bu noktaların dönmeden kaynaklanan hareketlerinin yeryüzüne göre hızları oldukça küçüktür, saatte yaklaşık 20 kilometre civarında. Ancak bu hareket Doppler etkisi adı verilen bir yöntemle ve HARPS gibi hassas aygıtlarla ölçülebilecek kadar büyüktür.
HARPS aygıtını kullanan araştırma ekibi Ceres’i Temmuz ve Ağustos 2015’te iki gecenin biraz üzerinde bir süre boyunca gözledi. “Sonuçlar şaşırtıcıydı,” diye ekliyor çalışmanın yürütücülerinden Antonino Lanza (INAF–Catania Astrofizik Gözlemevi). “Tayfta Ceres’in dönmesinden kaynaklanan değişimleri zaten bekliyorduk, ancak beklemediğimiz geceden geceye değişen oldukça büyük diğer değişimlerdi.”
Ekibe göre gözlenen değişimler güneş ışığı nedeniyle buharlaşmaya uğrayan uçucu bileşenlerin varlığı nedeniyle olabilir [2]. Occator krateri içindeki noktalar Güneş tarafından aydınlatıldığı sırada, güneş ışığını oldukça etkin bir şekilde yansıtan gaz sütunları meydana getiriyorlar. Daha sonra bu sütunlar hızlıca buharlaşarak, yansıtıcı özelliklerini kaybediyor ve bu da gözlemdeki ışık değişimine karşılık geliyor. Bununla birlikte bu etki, geceden geceye değişerek, hem kısa hem de uzun zaman ölçeklerinde gerçekleşen diğer rastgele değişimlere yol açıyor.
Eğer bu yaklaşım doğrulanırsa Ceres’in Vesta’dan ve diğer ana asteroid kuşağı nesnelerinden oldukça farklı olduğu ortaya çıkacaktır. Görece yalıtılmış bir konumda olsa da, iç kısımlarında aktif bölgeler olduğu görülüyor. Ceres’in su yönünden zengin olduğu bilinse de, bunun parlak noktalarda ilişkisi henüz bilinmiyor. Yine yüzeyden sürekli sızan maddenin enerji kaynağı da bilinmiyor.
Şafak Ceres’i ve gizemli noktalarını incelemeye devam ediyor. Yerden HARPS aygıtı ve diğer tesisler ile yapılan gözlemler uzay görevi tamamlandıktan sonra bile devam edebilir.
Notlar
[1] Şafak uzay aracı ile keşfedilmelerinden sonra, NASA/ESA Hubble Uzay Teleskopu ile 2003 ve 2004 yıllarında alınan Ceres’in daha önceki görüntülerinde de daha az belirgin olarak tanımlandılar.
[2] Ceres üzerindeki noktalarda bulunan yüksek yansıtma oranına sahip maddelerin yeni oluşmuş su buzu ya da sulu magnezyum sülfat olabileceği tahmin ediliyor.
[3] Güneş Sistemi’nde iç kısımları aktif olan çoğu nesne, örneğin Jüpiter ve Satürn’ün büyük uyduları, gezegenlerine olan yakınlıklarından dolayı güçlü gel-git etkilerine maruz kalmaktadırlar.
0 yorum:
Yorum Gönder