Denizlerin neden tuzlu olduğunu anlamak için, yalnızca su döngüsüne bakmak yeterlidir. Basit bir şekilde su döngüsü, tatlı suyun gökyüzünden yağmur olarak düşmesiyle başlar. Bu yağmur suları, sonunda göllere, ırmaklara ve okyanuslara karışır. Buradan buharlaşan su, bulutları oluşturur ve döngü böylece devam eder.
Su döngüsündeki her bir aşama detaylı bir şekilde incelenirse, tuzun karışımın içine nasıl girdiği kolaylıkla görülebilir. Yağmur olarak düşen tatlı su %100 saf haldedir. Tatlı su atmosferde yere doğru düşerken karbondioksit ile karışarak asidik özellik kazanır. Bu damlacıklar yeryüzüne ulaştıklarında, toprak üzerinden su yollarına kadar ulaşır. Su hareket halindeyken, asidik yapısından dolayı kayaları parçalar ve bu kayaların içerisindeki iyonları yakalayarak denize kadar taşır. Kabaca bu iyonların %90’ı sodyum ve klorürdür. Sodyum ve klörür etkileşimi tuzu oluşturur.
Okyanuslara ulaşan tatlı su buharlaşarak bulutları oluşturur. Fakat denize tuzluluğunu veren sodyum, klorür ve diğer iyonlar geride kalırlar. Deniz yüzeyindeki hidrotermal ağızlar, sodyum ve klorür içeren çözülmüş haldeki ek mineralleri açığa çıkararak, deniz suyunun tuzlu yapısına katkıda bulunur.
Okyanuslara formunu kazandırmak adına, akarsu ve su altı hava ağızlarından gelen tuz miktarının oranı oldukça şaşırtıcıdır. Çözülmüş haldeki tuzlar, okyanus suyunun toplam ağırlığının yüzde 3.5’ini oluşturmaktadır. Bu tuz miktarı denizden çıkarılabilseydi eğer, yeryüzündeki tüm toprak parçasının üzerine 153 metre kalınlıkta bir tabaka oluşturabilirdi.
Fakat akla gelen şöyle bir soru da var: Eğer denizler tuzluluğunu akarsu kaynaklarından alıyorsa, neden göller nispeten az tuzludur?
Birçok gölde, su akışı göl içindeki ya da dışındaki ırmaklarca sağlanır. Sürekli bu yolla beslenen göller, suyu sürekli değiştirilen bir havuz gibi tuzsuz kalır. Fakat, Ölü Deniz ve Utah’daki Büyük Tuz Gölü gibi gidegeni olmayan su kaynaklarının tuzluluk oranları okyanuslarınkine eşit ya da okyanusların tuzluluk oranından daha fazladır.
Kaynak: Bambi Turner, Why is seawater salty?, HowStuffWorks. Retrieved 5 July 2015 from
http://science.howstuffworks.com/environmental/earth/oceanography/why-is-seawater-salty.htm
Su döngüsündeki her bir aşama detaylı bir şekilde incelenirse, tuzun karışımın içine nasıl girdiği kolaylıkla görülebilir. Yağmur olarak düşen tatlı su %100 saf haldedir. Tatlı su atmosferde yere doğru düşerken karbondioksit ile karışarak asidik özellik kazanır. Bu damlacıklar yeryüzüne ulaştıklarında, toprak üzerinden su yollarına kadar ulaşır. Su hareket halindeyken, asidik yapısından dolayı kayaları parçalar ve bu kayaların içerisindeki iyonları yakalayarak denize kadar taşır. Kabaca bu iyonların %90’ı sodyum ve klorürdür. Sodyum ve klörür etkileşimi tuzu oluşturur.
Okyanuslara ulaşan tatlı su buharlaşarak bulutları oluşturur. Fakat denize tuzluluğunu veren sodyum, klorür ve diğer iyonlar geride kalırlar. Deniz yüzeyindeki hidrotermal ağızlar, sodyum ve klorür içeren çözülmüş haldeki ek mineralleri açığa çıkararak, deniz suyunun tuzlu yapısına katkıda bulunur.
Okyanuslara formunu kazandırmak adına, akarsu ve su altı hava ağızlarından gelen tuz miktarının oranı oldukça şaşırtıcıdır. Çözülmüş haldeki tuzlar, okyanus suyunun toplam ağırlığının yüzde 3.5’ini oluşturmaktadır. Bu tuz miktarı denizden çıkarılabilseydi eğer, yeryüzündeki tüm toprak parçasının üzerine 153 metre kalınlıkta bir tabaka oluşturabilirdi.
Fakat akla gelen şöyle bir soru da var: Eğer denizler tuzluluğunu akarsu kaynaklarından alıyorsa, neden göller nispeten az tuzludur?
Birçok gölde, su akışı göl içindeki ya da dışındaki ırmaklarca sağlanır. Sürekli bu yolla beslenen göller, suyu sürekli değiştirilen bir havuz gibi tuzsuz kalır. Fakat, Ölü Deniz ve Utah’daki Büyük Tuz Gölü gibi gidegeni olmayan su kaynaklarının tuzluluk oranları okyanuslarınkine eşit ya da okyanusların tuzluluk oranından daha fazladır.
Kaynak: Bambi Turner, Why is seawater salty?, HowStuffWorks. Retrieved 5 July 2015 from
http://science.howstuffworks.com/environmental/earth/oceanography/why-is-seawater-salty.htm
0 yorum:
Yorum Gönder